Farklı disiplinlerden beslenen sanatçı Oktay Anılanmert’in Türkiye İş Bankası Ankara Sanat Galerisi’nde gerçekleşen retrospektif sergisi, insanın yaşamla olan bağı üzerinde duran çalışmalarıyla geniş bir seçki sunuyor.
2018 yılında aramızdan ayrılan Oktay Anılanmert anısına gerçekleştirilen retrospektif sergi, sanatçının çok yönlü sanat anlayışından örnekler sunuyor. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ndeyken pandomim sanatıyla ilgilenmeye başlayan sanatçı, bu sahne sanatının önemli temsilcileri arasında yer aldı. Sessiz beden diliyle iletişim kurma aracını resimlerine de aktaran Anılanmert, 1960’lar itibariyle uluslararası sergi, bienal, gösteri ve yurtiçi sanatsal etkinliklerde yer aldı.
Bedri Rahmi’nin öğrencisi
Oktay Anılanmert resimden tiyatroya, sanatın her koluna temas etmiş bir sanatçı. Akademi’de hocası Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun çok yönlü, araştırmayı ve farklı malzemeyi destekleyen eğitiminin etkisiyle de gelişen resim dili, “yazısız karikatür, sessiz oyun ve soyut ekspresif sanatı ortak paydada” buluşturuyor.* Bu disiplinler arasında pantomim, sanatçının duygu ve düşüncelerini aktarabileceği bir iletişim türü, Anılanmert’in yorumuyla: “Hareket ve mimikle, görünmeyeni çağrıştıran en kısa ve öz anlatım yolu”.
Anılanmert’in resimleri, tam da bu ifadenin vücut bulmuş hâli. Resimler sessiz ancak etkili bir eylem içinde. Sergide yer alan “Suflör” adlı resimde, oyunculara sözlerini hatırlatan kişinin sözcükleri fısıldadığı o anın donduğunu hissediyoruz. Bu esnada soyut-sürreal biçime bürünen formlar devinim halinde olsalar dâhi dengeli anlatımıyla bizi büyülüyor. Yani sanatçı derdini ‘kısa ve öz’ şekliyle aktarıyor. Tıpkı pantomimdeki gibi.
Sergi boyunca sanatçının geçmiş çalışmaları, Boston’da ürettiği renkli eserleriyle bir araya geliyor. Örneğin “İdeale Koşanlar” serisinin düşünsel yapısı ve ön çalışmaları Boston’da meydana geliyor. Ayrıca sanatçı, aynı ismi taşıyan bir pandomim oyunu yazıp yönetmiş.* Bu resimlerde hareketin etkisiyle yok olan insan, renk içinde erimeye başlıyor. Ancak pandomim dışında farklı bir dil de seziliyor resimlerinde: ‘humor’. Bu anlayışının ürünü olan, mekânla bağını yitirmiş “Çiroz”lar, ipe asılmış şekilde kurumayı bekliyorlar.
Resimlere odaklanan gözler, sergi boyunca devinim halindeki düğümlenen figürleri takip ediyor. Bunu en iyi gösteren resimlerinden biri “Düğüm”. Sağa ve sola gitmek isteyen iki figür soyutlaşıyor, zıtlıktan devinim doğuyor. Bu devinimin ortaya çıkardığı bir şey daha var: o da ‘kaybolan insan’.
Dengenin temsili zıtlık
Sanatçının zıtlığı farklı şekillerde gösterme biçimleri var; dinamizmin yanında siyah-beyaz renkler de bu anlamda öne çıkıyor. Siyah-beyazın birlikteliği sanatçıya göre; “Gece/gündüz, doluluk/boşluk, doğum/ölüm, iyi/kötü gibi karşıtlıkların simgesi, düşünce ve duygularda çağrışımlarla dolu, zengin bir kavram”. Aynı zamanda ying-yang; dengenin temsili. Sanatçının bunca zıtlıkla yüklü çalışmalarında yer alan dingin ifadeyi buna yoruyorum. Zıtlıklar olmadığı zaman bir bütünlük ve denge oluşmuyor.
Sergide yer alan resimlerde denizin ayrı bir yeri var; denizin altında balıklar, devinim halindeki figürler ve denizle ilgili mitolojik hikâyeler yer alıyor. Anılanmert’e göre deniz; “Özgürlük, uçsuz bucaksız bir ortamda yalnızlık. Macera, heyecan, yeni bir şey deneme, risk alma…” * Denizin altı, figürlerin hareketini soyutlaştıran, rahat hareket imkânı sağlayan bir yer olarak düşünülebilir. Boğaz’ın engin suları üzerinde süzülen Hezârfen ve öğrencileri. Yine boğaza farklı bakış açısıyla yaklaşan, temeli mitolojiye dayanan, “Bosfor Efsanesi Üzerine Düşünceler” adlı eser… Her ikisi de efsaneler odağında boğaz tahayyülünü görselleştiriyor.
Akromatikten kromatik renklere, denizden havaya veya mekânsızlığa, temelinde insanı konu ettiği eserleriyle Oktay Anılanmert retrospektifi, sanatçının resimlerinde oluşturduğu farklı disiplinlere dayanan dilini ve sanat dünyasını anlamak açısından önem taşıyor.
İlandır